28 Aralık 2016 Çarşamba

1 Ekim 2016 Cumartesi

Muazzam bir aşkı bitirdim içimde. Önce ben mi bitirdim bilmiyorum. Fakat ruhum, onurumla hasbelkader bir arkadaşlığa girmiş, bana böyle olması gerektiğini söylüyorlar..

30 Haziran 2016 Perşembe

Bu aralar çok saçma bir şey dolaşıyor kafamda...

Böyle aniden bir hastalığım çıksa ortaya.. Bir günde kanser olduğumu öğrensem falan. Ondan sonra hiç kimse, daha fazla beni üzecek bir şey söyleyemezdi...

8 Mayıs 2016 Pazar

Benim birden fazla annem var ki.. O yüzden hangi fotoğrafı koyacağıma karar veremedim.. Hani öyle 'anne kadar sevilen' demiyorum; benim hakikaten üç annem var.. Biri beni karnında taşıyan, hem de uzun istirahatlerle, yataktan kalkmamacasına taşıyan, hastalandığımda nabzımı sayan, hala dolabıma gizli gizli yemek saklayıp, arayıp 'buzluğa fasülye koydum ısıtıp ye' diyen, biricik annem.. Buraya kadar söylediklerim, bir çoğunuzun, çok şükür ki sahip olduğumuz canımız annemizle ilgili.. Ama bundan sonrası sadece bende var.. Sadece benim anneannem 365'er günden 5 yıl bana baktı. Beni her perşembe şehrin öteki ucundaki hastaneye götürdü, hem de bir gram şikayet etmeden. 5 yıl, her hafta, siz hesap edin.. Bana her sabah kahvaltı hazırladı, okula gönderdi. Her gün onu gördüm ben, kimse yoktu, o vardı.. Tüm merhametimi ona borçluyum, hiç şüphesiz. Sadece benim babannem yine tüüm o yıllarda benim başımda bekledi, bana evham etti, bana can oldu. Yemek yiyeyim diye eve salıncak kurdu, bir salladı bir lokma yutturdu. İkisine de duyduğum sevgi o kadar sonsuz ki, tarifim yok. Bir anne daha var.. Benim değil ama, ailemizin en yeni, dünyanın en güzel annesi oluyor kendisi. Bana anne yarısı olma duygusunu hissettirecek, mis kokular içinde şu an.. Çok heyecanlıyım, çok heyecanlıyız. Anaçlık duygunuz kaybolmasın, anneler başımızdan eksik olmasın, anneler gününüz kutlu olsun! Amin. :)

1 Mayıs 2016 Pazar

Hangi gözeneklerden bahsediyorsun ki sen? 

Daha ağızdan çıkan laflar kulağa gitmiyor. Topluma dair bir konu karşındakine dair kıstasın oluyor. Ne gözeneği?

İleride hayatımda senin gibi biri olmayacak derken görmüyor üzerinde onun pijamasını giydiğini.

İstiyorsun ki kaybol oradan, sırrın kademine bas kendini, kimseyi ne sana mecbur bırak ne de hayatının belkemiği.. 

Olmuyor işte, diyorsun ki kapıdan çıkılmaz öyle. Çıkacaksan da çıkılmaz. Büyüdün artık, öyle çıkma. Bırak zaten karşındaki seni göremiyorsa, sen yüreğini ne kadar koyarsan koy ortaya bir şeyi değiştiremezsin. Öyle demek istememiştir diye düşünürsün ya, Ne gerek var boğazına düğüm takmaya. Sen içinde besle yine güzel duygularını. Almayan almaz, güzel duygular olsun yeter ki. Unutma gözenekleri, onlar orada.. Nerede hangi bankta, hangi perşembedeyse hayalin, oraya git yine. 

O bank orada çünkü.
Üzerinde ne olursa olsun, 
Oraya oturduğunda huzurla bakacaksın yukarıya.
Huzursuzluk yok artık hiç,
Hele böyle dünyevi şeylere hiç yok.

Olmak istediği yerde, olmak istediği kişiyle olabilir herkes.

30 Nisan 2016 Cumartesi

Hep böyleydim ben..

Hep şiir duygusallığında..

Hep yoğun olsun istedim duygularım, kendi kendime bile yoğun yaşadım hep..
Kendi gözeneklerimi bile inceledim.. Her bir hücrem üzerine düşündüm uzun uzun..
Fazla uzun düşündüm belki de..

O yüzden hep o 'yalnız' hissim kaldı; tam geçti sandım, yine kaldı..

Kendime mutsuzluk yarattım, kendime üzüntü yarattım, kendime derin buhranlar yarattım..
Kimse için değil, hiçbir şey için değil, kendi yoğunluğum için..
Kimseyi suçlamadım. Belki zaman zaman suçladım ama, en son kendime döndüm hep..
Hep içimde kaldım.
Hep o içimdeki sesle kaldım.
Sonra kendi sesimi de duyamadım..

Hücrelerimi gören birisine rastlayınca bağlandım.
Bağlanmak zayıflık dediler,
Hep dediler,
Birileri hep bir şeyler dedi,
Bununla da hesaplaştım.

Biliyorum bu hiç geçmeyecek. Biliyorum ki ben hep o hücrelerimle var olacağım,
Karşımdakinin hücrelerini fark ettiğim sürece kendi benliğime sahip olacağım..

Sadece bunun mutsuzluğunu, üzüntüsünü yaşamak istemiyorum artık,
Çünkü özünde bu; keder değil, mutluluk veren bir his..
Başka özde bulamayacağın bir mutluluk hemde..
Ve ben bununla varım.

Bugün, beni mutsuz eden, zayıf hissettiren her şeyden uzaklaşacağım adım adım,
Yalnızlığımdan da,
Boşluğa düşüren garip hislerden de,
Özümü sorgulayan, sorgulatan her şeyden..

Çünkü ben buyum,
Var oluşumdaki en sevdiğim şey de bu..

Bir meydanda oturup, kendi kendime yazdığım yazılarla,
Huzurlu yalnızlığımla,
Altını çizdiğim kitabımın satırlarıyla,
O satırların dizilişini armağan etmek istediğim insanlarla,
Yeni yuvalarına götürdüğüm karıncalarla,
Saatlerce bakabileceğim manzaralarla,
Karşımdakiyle konuşurken elimle dokunabildiğim çiçeğin yapraklarıyla,
Perşembe günlerimle,
Saat beşlerimle varım ben..

İstersem kendime kızarım,
İstersem kendime şefkat duyarım,
Vazgeçmeyeceğim gözeneklerime dokunmaktan,
Vazgeçmeyeceğim gözeneklerime dokunulmasını beklemekten..

Çünkü gözeneklerim var..

Görmüyorlarsa, ben ne yapayım..


29 Mart 2016 Salı

Durulmayan Bir Kafa

"Elbette zaman zaman yüreğim daralıyormuşcasına neşeli görünüyorum, insan içinde aklım başımdaymış gibi konuşuyorum, dışarıdan bakıldığında keyfim Allah bilir ne kadar yerinde. Oysa ruh ölümcül uykusunu sürdürüyor, kalbin binbir yarası kanıyor." - Key Redfield Jamison