30 Nisan 2016 Cumartesi

Hep böyleydim ben..

Hep şiir duygusallığında..

Hep yoğun olsun istedim duygularım, kendi kendime bile yoğun yaşadım hep..
Kendi gözeneklerimi bile inceledim.. Her bir hücrem üzerine düşündüm uzun uzun..
Fazla uzun düşündüm belki de..

O yüzden hep o 'yalnız' hissim kaldı; tam geçti sandım, yine kaldı..

Kendime mutsuzluk yarattım, kendime üzüntü yarattım, kendime derin buhranlar yarattım..
Kimse için değil, hiçbir şey için değil, kendi yoğunluğum için..
Kimseyi suçlamadım. Belki zaman zaman suçladım ama, en son kendime döndüm hep..
Hep içimde kaldım.
Hep o içimdeki sesle kaldım.
Sonra kendi sesimi de duyamadım..

Hücrelerimi gören birisine rastlayınca bağlandım.
Bağlanmak zayıflık dediler,
Hep dediler,
Birileri hep bir şeyler dedi,
Bununla da hesaplaştım.

Biliyorum bu hiç geçmeyecek. Biliyorum ki ben hep o hücrelerimle var olacağım,
Karşımdakinin hücrelerini fark ettiğim sürece kendi benliğime sahip olacağım..

Sadece bunun mutsuzluğunu, üzüntüsünü yaşamak istemiyorum artık,
Çünkü özünde bu; keder değil, mutluluk veren bir his..
Başka özde bulamayacağın bir mutluluk hemde..
Ve ben bununla varım.

Bugün, beni mutsuz eden, zayıf hissettiren her şeyden uzaklaşacağım adım adım,
Yalnızlığımdan da,
Boşluğa düşüren garip hislerden de,
Özümü sorgulayan, sorgulatan her şeyden..

Çünkü ben buyum,
Var oluşumdaki en sevdiğim şey de bu..

Bir meydanda oturup, kendi kendime yazdığım yazılarla,
Huzurlu yalnızlığımla,
Altını çizdiğim kitabımın satırlarıyla,
O satırların dizilişini armağan etmek istediğim insanlarla,
Yeni yuvalarına götürdüğüm karıncalarla,
Saatlerce bakabileceğim manzaralarla,
Karşımdakiyle konuşurken elimle dokunabildiğim çiçeğin yapraklarıyla,
Perşembe günlerimle,
Saat beşlerimle varım ben..

İstersem kendime kızarım,
İstersem kendime şefkat duyarım,
Vazgeçmeyeceğim gözeneklerime dokunmaktan,
Vazgeçmeyeceğim gözeneklerime dokunulmasını beklemekten..

Çünkü gözeneklerim var..

Görmüyorlarsa, ben ne yapayım..