3 Haziran 2015 Çarşamba

"... sevmesini bunlar biliyor. Susarak sevmesini. Erkek susar, kadın da. "Beni seviyor musun?"lar yok. "Daha mı az, daha mı çok?"lar yok. Maziden ve istikbalden şüpheler yok. Emniyet yüzde yüz. Fedakârlık bitirmiş. "Ben seninim, sen de benim." O kadar. "Sözlüyüm" diyorlar. Bitti. İki taraf da ölünceye kadar öteki için parçalanmayı göze alıyor. Sessiz. Aşk mektupları, sitemler, tehditler yok. Mutfakta bir tıkırtı İclal, Mustafa'nın çorbasını pişiriyor. Hep onu düşünüyor. Yirmi sene, elli sene hep onu düşünecek. Mustafa eşikte görünüyor. Sessiz. Dil dökmüyor. Dil olmayan yerde yalan olur mu? Onun bir İclali var. Dünya o. Mağrur, susuyor. Vazife saati. İclal daha çorbayı pişiriyor. Ne ciddiyet!
Sevmesini bunlar biliyor. Bunlar olmasa dünya ne kadar tenha ve hazin olur. ...

Bizim aşklarımız tam sevgi olmadığı için, manilere rastladığı için, taşlara çarpan su gibi kabarıyor, sıçrıyor, dağılıyor, gideceği yere rahat gidemiyor. Bütün tereddütlerimiz, şüphelerimiz, korkularımız, itimatsızlıklarımız, küçük görüşlerimiz, kendimize güvenmeyişlerimiz, iç çekişlerimiz, öfkelerimiz, isyanlarımız, hepsi, hepsi, aşkımızın tam olmamasından, yolunu bulamamasından. Bizimkisi aşk değil, aşk hastalığı; onlarınkisi aşk hastalığı değil, aşk."

Peyami Safa - Biz İnsanlar 1959